Mart Ayının 3. günü 2014 yılıydı. Sarhan ilinde mart ayına göre oldukça sıcak bir hava vardı. İnsan eğleniyor geziyorlardı. Okula gitmek herkes için sıkıcı bir hale gelmişti. Okuldan kaçan birçok yaramaz parklarda, caddelerde geziyorlardı. Herşey oldukça güzel gidiyordu. Sarhan’da herşeyin güzel olduğu güzel bir öğle vaktiydi ve okullar dağılmıştı ta ki o ana kadar ,
Birden bir ambulans sesi duyuldu. Ambulansın siren sesini duyan araçlar ona yol vermek için kenara çekiyorlardı. Ancak bu dar yolda bu ambulans için yeterli değildi ve bazı araçlara sürtünüyor bazı araçların dikiz aynaları koparıyordu. Oldukça hızlı gitmeye çalışıyordu. Ambulansın şoförü çabuk sinirlenen agresif bir adamdı. İşe sakallı gelmesi yasak olduğu halde sakallı gelen çok kaba bir adamdı ve ambulansın ön tarafı sigara paketleri doluydu. Boş veya dolu.. Hiç insan hayatına değer vermeyecek bir tipti fakat bu sefer başkaydı ve sanki ambulanstaki hastayı hastaneye götürmek için çok acele ediyordu. Terliyor ve çok paniklemişti. Bir arabanın yanından geçerkende arkadan biraz çarptı. Araç sahibi döndüp tam pencereden bağıracaktı ki adamın o korkunç kanlı gözlerini gördü. Ambulans şoförü kendi kendine mırıldanıyordu :
-Kaldırıma çıkıp ordan mı gitsem. Yok yok o zaman çok sarsılır bunu ona yapamam. diyordu.
Gerçekten de insan hayatına değer vermeyen kaba bir adamdı. O derece ki kaldırımdaki insanların hayatını umursamıyordu. Bunun yerine ambulanstaki hastanın kaldırıma çıktığında sarsılıp birşey olacağından endişeleniyordu. ve o gün hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde hastaneye vardı ve hızlı bir şekilde hemen acilin önüne çekti. Arkadaki hemşireler hemen sedyeyi indirdiler. Kanlar içinde bir çocuk vardı hemen içeri taşıdılar. Ambulanstaki yerini bırakan hemşireler lavaboya gidiyorlardı ve istifra ediyorlardı ve gözleri dolmuş hatta bu tanımadıkları gencecik çocuk için ağlıyorlardı. Ama ambulansta görevlerini ve ilk yardımlarını ellerinden geldiğince yapmış ve sabit tutmaya çalışmışlardı.
Evet gencecik bir çocuk henüz 16 yaşındaydı. Ameliyata alıp Hemen ailesini aradılar anne ve babası hastaneye geldiler. Anne avazı çıktığı kadar bağırıyor ve hıçkırarak ağlıyordu. Babası üzüntüsünden duvarı yumruklamış ve duvar büyük bir hasar görmüştü ve eli oldukça kötü haldeydi. Hemşireler babasına yardım için geldiler ama o reddetmişti.
– (Bağırarak) Sizden sadece işinizi yapmanızı istiyorum. Oğlumu kurtarın dedi. Sonra hava almak ve eşini dışarı çıkarmak için eşinin yanına gitti.
– Biraz hava alalım hayatım ! dedi.
Annesi o sırada doktorlara baktı ve
– Yavrumu kurtarın. Yağmur’umu kurtarın diye yalvarırcasına konuştu. Zor konuşuyordu ve hıçkırarak konuşuyordu. Kocasına sarıldı hava almak için dışarı çıktılar. Çıktıklarında o güzel mart günü artık yoktu. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Sanki Gökyüzü Yağmur’un durumuna ağlıyordu. Böylesine güzel bir havada inanılacak şey değildi. Gökyüzü binlerce milyonlarca yağmur damlası gönderiyordu yeryüzüne. Ama anne sürekli ağlıyor ve Tanrıya kendi Yağmur’unu bağışlaması için dua ediyordu.